Pages

7 Ağustos 2011 Pazar

Sir*

Dusunup de dillendiremedigim onlarca sey var, dedi kiz. Sonra cok uzaga daldi gitti gozleri. Bakip da gormuyormus gibi, gorup de bakmiyormus gibi... Pismanligin okundugu goz bebeklerinde bildik o huzun dalgasi yine...
Ansizin bir golge geciverdi sanki yuzunden ya da ona oyle gelmisti belki de. Saatlerdir onu izliyordu ayni pencere kenarinda, sayisini unuttugu bilmem kacinci sigarasiyla. Aradabir, mahallenin sessiz durusuna hic de yakismayan o kahkahalari duyunca, kacamak bir iki bakis atiyordu camdan oteye. O anlarda dahi kulaklari bir tek onu isitiyordu sadece, sussa bile kesik kesik nefes alislarini dinliyordu. Ne zamandir oradaydilar bilmiyordu. Tek bildigi, o, gozleri ve bir de nefes alislari...
Oylesine korkardi ki onu kaybetmekten, yillarca kanun bilmisti sozlerini. Ne dese tamamdi olurdu yapilirdi. Ne dese dogruydu iste.
Onlarca kez hatalardan yanlislardan yalanlardan yaralanmissa da vazgecmedi inanmaktan.
Bir kere karsi ciksa, bir kere hayir dese dili, bir daha goremeyecekti bildik huzun dolu gozleri...
Bir daha duyamayacakti, kesik kesik derin nefes alislarini...
Ansizin gozleri gozlerine degdi o an, bu defa hic tanimadigi bir seyler soyluyordu o gozler. Geceye benzettigi karanliginda gozlerinin bu defa isiltilar yanip sonuyordu sanki. Denizin uzerinde oynasan ayin yansimasi gibi, karanligin uzerine serpistirilmis isik demetleri... Gozlerine kilitlenmis, kontrolunu kaybetmisken bedeni, kulaklari, derinden geliyormus gibi hissettigi o cumleleri duydu sadece; soyleyemediklerimle agirlasiyor yuregim, yolsuz sonsuz bir hikaye bu. Sirlarimla agirlasiyor adimlarim, gitgide curuyor benligim...
Bosluga savrulduklari anda kayboldu her bir kelime ardarda. Ve o, kaybetmenin korkusundan belki de neden diye hic soramadi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder




Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"