Pages

17 Ocak 2010 Pazar

Yolun sonu

Uğruna savaştığın,nefessiz kalana dek koşturduğun ,durmadan yorulmadan bıkmadan usanmadan peşinde sürüklendiğin herşeyin boş olduğunu anladığın o karanlık an...Durup baktığında geçmişe doğru ,bir anlık buğulanmış gözlerinle ,nasıl da amansız bir sızı gelipte musallat olur kalbine...Anlarsın o an,uğruna adım attığın her yolun şimdi çıkmaz sokaklara dönüştüğünü adım adım...Susar tüm sesleri zamanın ,bir enkaz ortasındasın şimdi.Akarken hissizleşen yüzünden boşluğa tüm gözyaşların sen ,çaresizliği her bir hücrende hissedersin o an...Söylenecek sözlerini yitirmişken aşina olduğun o yüzler, sonsuz bir sessizliğe teslim olur dünyan.
Bir dokunuş omzuna belki teselli etmek istermişçesine yürekten gelen,bir bakış gözlerde, hüznü içine kadar işleyen...Öylesine karanlığa gömülmüş ki dört bir yan ,aydınlığa bir özlem seninki.Hırsla ararken ufacık bir umut ışığını tökezlerken ansızın yine kalkarsın bir gayret ayağa.Sen bile hayretle kucaklarken bu gayretini alaycı bir tebessüm dudaklarında.
Şimdiye kadar yüklemediğin kadar çok anlamlar yükler olursun artık yaşadığın her bir saniyeye ...Öylesine doymak bilmeyen bir histir ki içindeki, açgözlü bir iştahla tüketirsin zamanını.Yürüdüğün yolun belirsizliği esir almıştır tüm benliğini.Sen vurdum duymazlığında duyguların, tüketirken yaşamını, oynatıcısının elindeki kukla gibi iplerin artık başka ellerde ,kaybetmişsindir sahibi olduğun egemenliği...

16 Ocak 2010 Cumartesi

...

Yorgunum...Tek bir kelime her şeyi özetlemek için,tek bir kelime içimdeki karanlıkta saklanırken gün ışığına hasret her duygunun sessiz çığlığını anlatmak için...
Yarına dair içimdeki son umut da günler öncesinde bir gece vakti kararan gökyüzümle birlikte yerle bir artık...Öylesine çok savaştım ki ayakta kalsın diye canla başla,kendimi paralarcasına...Yapamadım ,oysa güçlüydüm ben,her şeye inat bir ruhla doluydu bedenim,öyle sandım ya da...Kayıp gitti ellerimden, her bir gerçeğim gibi,son umudum da...Daha bir güçsüz şimdi bedenim,yalnız.Harabenin ortasında kalakalmış bir ruh içimde.Ne yana baksam yönsüz yolsuz bir uzanış önümde.Adım atamayacak kadar çaresizim şimdi.
Hikayem var benim anlatmaya korktuğum,ince ince işlediğim hikayem.Ne şahidim var ne de ortağım...Hayellermiş insanı ayakta tutan meğer onlar da terkedince beni, her bir parçam tuzla buz şimdi...

6 Ocak 2010 Çarşamba

Sabır

Parmak uçlarının yandığını hissettin mi hiç ?Alev alev...Kor kor...Yok olana kadar her bir hücren en uçtan en başa kadar.
Bir çocuk haykırıyor bir yerde,duyuyorum.Sessiz ama çığlık çığlığa...Çok uzaklarda ama tam içimde benimle.
Yollara vurmak istedin mi kendini sen hiç ?Ben şimdilerde güneş doğumundan batımına kadar her gece ve gündüz gitgide artan bir tutsaklık hissiyle kaçıp gitmek istiyorum.Her adımım bir öncekinden daha hızlı alıp götürürken bedenimi başka başka yollara ben,ruhumu gökyüzüne doğru bırakmak istiyorum usulca.Sinsi bir kurt gibi hüzün içimde,gün be gün kemiriyor olduğu yerden beni hissediyorum,canım da yanıyor aslında ama çaresizim susuyor,duruyor,bekliyorum...
Sabır yazılmış payıma ,en illet yazısıyla kaderin haince.Sabrediyor,duruyor bekliyorum...Ben, hatırlamadığım kadar uzun bir zaman önce çıktığım bu yolda dizlerim kanayana dek yerde sürüklenerek bekliyorum,kim bilir belki bir gün zamanı gelir diye...



Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"