Pages

17 Eylül 2011 Cumartesi

Geç...

Beceremediğini görünce insan pes etmeli belki de. Gururun da inadın da faydası yok o noktada. Çabalasan da üzerinde giymeye çalıştığın giysi üzerine otursun diye olmaz aslında, ne kadar paralansa da yüreğin daha fazla yürüyemez olur ayakların...
Pes ediyorum ben, rol yapmak daha iyi olacaksa da olduğu gibi bakıyorum ben.
Öylesine bir özlem ki sahip olduklarıma dair, gözümü kapadığım her an onlarcası canlanıyor gözümün önünde.
Pişmanlık, keşkeler ve umutlarla dolu her saniye.
Yanıbaşındayken her şey anlamak öyle güçmüş ki değerini. Farkına varmak elinle tuttuğun o kıymetli her anın...
Ne zaman gökyüzü bürünse karanlığına ve gece inse tüm şehrin üstüne o zaman anlıyorum ne kadar uzakta yalnız olduğumu.
Sahi farkında mısınız yanınızdakilerin? Hiç durup biran bakabildiniz mi yanıbaşınızda yürüyenlere ? Aceleniz varmışçasına koşarken her gün durup soluklanıp ardınıza baktınız mı hiç, geriden kalanları görebilmek için?
Kaçırdıklarınızın hiç farkına varabildiniz mi ?
Öyle hızlı koştunuz ki siz yanyana yürüdükleriniz bile geride kaldı, siz hiç göremediniz...
Yüreğinize dokunan herkes, hayatınızda iz bırakan her yürek değerliydi oysa.
Adına hayat dediğiniz o maratonda delicesine bir hırsla, delicesine bir telaşla koştururken oradan oraya onlarcasını geride bıraktığınızı hiç göremediniz...
Masal gibi geldi söylenenler. İnanmak istemedi belki de yüreğim kim bilir... Kaybedince hepsini bir bir farkına varmak gibi her şeyin.
Bırakın saatleri, günleri saniyeleri bile özler olur o an insan.
Tek tek hepsi bir bir gözlerimin önüne yığılıverir ansızın. Biraz gözyaşı biraz can acısı...
Olsaydı, arasaydı, konuşsaydı, görseydimlerle kurulan her bir cümle pişmanlıkla yarım kalır en sonunda...
En kolay çözüm sihirliymiş gibi gelen o şişeler olur sonra. Alkole bulandıkça beynin, yüreğin dayanılır olur her şey. Daha kolay nefes alır olursun o an. Kandırmaca da olsa her şey bir anlık unutursun ne de pişman olduğunu ne de çok özlediğini...
Yalan da olsa büyüsü kaptırıp gidersin kendini...
Zamanında söylemediğim gizlediğim çekindiğim onlarca söz... Birikmişler hepsi. Neden dur demiş ki mantığım neden yapma demiş bedenime. Bir gün hiç yapamayabileceğini bile bile...
Farketmediğim, ertelediğim her şey bir bir sıralanıyorlar önümde, intikam alırcasına... Neden yakalayamadım zamanı, neden erteledim henüz vakit varken neden görmezden geldim...
Pişmanlığı o günlerin şimdi tonlarca yük omzumda.
Geç olmadan, hemen şimdi söylenenmesi gerekeni söyleyip yapılması gerekeni yapın desem anlar mısınız önemini? Sonrasında nasıl da geç olacağını anlayabilir misiniz şimdi ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder




Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"