Pages

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Bana zor gelen, gitmek*

Her şeye fazla anlam yüklememden midir hüznümün ağırlığı yoksa her şeyi fazlasıyla abartmamdan mıdır bilinmez.
Çok mu seviyorum ya da çok mu bağlanıyorum sahip olduklarıma.
Gitmek mi daha kolaydır kalmak mı, cevaplayamadım çoğu zaman.
Değişirdi oysa ki, sana bana ona göre ayrı apayrı cevaplar. Yaşanan hayata, bırakılan izlere, durduğun ve gideceğin yere göre değişirdi.
Bildiğim ve emin olduğum tek şey kendim oldum sonra. Tek doğru cevaplar benimkilerdi elbette.
Uzakta aradığım tüm yanıtlar, anlamlarını eşittir diyip de yazamadığım tüm kavramlar, yerlerini bulamadığım dağılmış tüm hisler, bir bir yavaş yavaş ama ardı ardına ait oldukları yerdelerdi beklemediğim bir anda.
Gitmek, ardında bırakıp uzaklaşmak zor olandı benim için.
Tüm gelgitlerin içinde, çoğalan dizginleyemediğim huzursuzluğumun gölgesinde karar verdi aklım.
Her zaman arsız mantığımla övündüğüm o zamanları hatırlamak istemeyerek, duygularımın etkisi altına girdiğimi bile bile seçtim yolumu... Bir ucumdan mantık çekti diğer ucumda duygularım. Bir yanım güçlü dimdik diğer yanım git gide çöktü olduğu yere.
Ardıma bakmaya korkarak devam etmek zorundaydım şimdi.
Hala neden diye cevaplayamadığım bu korkunun yükü altında sebepler aradım her an.
Kendime verebilecek bir kaç anlamlı cevap bulabildim yalnızca.
Hep çok sevdim ben. Bir kere dokundu mu  yüreğime sevginin bir yanı bir adım dahi uzağa düşmekten korkarak sevdim.
Kalabalıkların içinde limanlarım oldu benim. Hepsinin içinde bir kaçı oldu.
Hiç gösteremedim bazen sevgimi, öyle uzaktan uzağa içten içe canım dedim nicelerine.
Kimi dostum oldu, canım dedim, ta içimden hissederek ne demek olduğunu, yetmedi kardeşim oldu bazıları.Ailem dedim sonra birilerine... Aile gibi sarıldıklarını, aile gibi baktıklarını bilerek, hissederek.
Son zamanlarda daha bir yorulduğumu hissediyorum hayatta.
Anlatamadığım, söyleyemediğim onlarcasıyla nefes alıyordum uzun zamandır.
Daha çocuk dediğim içimdeki ben bir anda büyümek zorunda kaldı, ne olduğu bile anlayamadan.
Kapi ziline, telefon sesine panik atak nöbetleri geliştiren bünyem başlangıcını unuttuğum belki de unutmak istediğim günden beri üzerindeki ağırlıklarla devam ediyordu yoluna.
Zorluğunda hayatımın, devam edebilseydim bilmeden elimden tuttukları, yürümeme yardım ettikleri içindi işte. Bir kaçıştı benim için biraz da bu gidiş, bunu hissettiğim anda da çelişkisi orada başladı durumun. Kaçarken korkmazdı ki insan, kaçışım korkum nasıl oluyordu.
Yolumu kaybettiğim zamanlar oldu bazen, hangi yöne baksam aynı yol hissi veren o yol ayrımlarına geldim çoğu zaman. Bocaladım, umutsuzdum, çaresizdim.
Amaçlarımla isteklerim hayatın önüme sunduklarına karşı savaşırken korkusuz olamadım.
Böyle bir anında hayatın, yolumu aydınlatanlar da oldu ansızın. Nerede, nasıl olursam olayım en iyisi olmak gerektiğini öğrendim ben. Korkularımdan, ön yargılarımdan, çekincelerimden, geride duran her şeyden uzaklaştım sonra. Yarın, sonra, belki değil şimdi demeyi öğrendim. Konuşmayı yeniden  öğrenmek gibi önce harflerini "yaşamın" sonra hecelerini öğrendim. Henüz heceleri birleştiremedim belki ama birleştirebilmek için her bir heceyi korkusuz olmayı seçtim.
Öğrendiğim gibi sonra değil şimdi dedim.
Gitmek zordu bana, zor olduğunu bile bile gitmeyi seçtim.
Konuşmayı öğrenebilmek için...
Sahip olduğum her şeyi geride bırakmanın korkusu ise içten içe yakıyor canımı.
Yalan söylemeyi sevemedim hiç, delicesine bir korku içimde.
Uzaklaşıp gidince buralardan, sahip olduğum her şeyi ardımda bırakınca bir bir, kaybetmenin korkusu bu, unutulmanın korkusu, biraz da son bir kez ile başlayıp da pişmanlık dolu kelimelerle tamamlayacağım cümleler kurarsamın korkusu.
Sanki bir resim resmedilecekmiş de resimde ben yokum.
Bir hayat akıp gidecekmiş de ben o hayatın dışında uzaktayım, öylece izliyorum akıp giden her şeyi...
Çok sevmekten abartısı huzursuzluğumun, belli edemediğim ama fedakarlıklarla besleyerek sevdiğim için sahip olduklarımı...
Hayatta çok şeyi kaybettiğimden daha fazlasını kaybetmeye dayanamayacağımdan belki de dudaklarımın titreyişi.
Kalan zamanı sömürürcesine harcamak istiyorum ben, her saniyesini kafama kazımak, biriktirebildiğim kadar "an" biriktirmek istiyorum ben. Sonrasında tekrar tekrar hatırlayabilecek kadar zamanı yaşamak istiyorum...
Son bir kez, dememek için son bir kez tek tek sarılmak, tek tek bakmak istiyorum sahip olduğum her şeye...
Giderken, dönüşü düşünmek bu, başlamadan bitirmeyi hayal etmek gibi zor, tuhaf...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder




Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"