Pages

17 Kasım 2011 Perşembe

Tekrar*

Gitme desem, hadi otur biraz daha bak bana. Yelkovan ilerlemez olur mu istesem? Belki çok istersem eğer bir süreliğine ara verir ilerleyişine olmaz mı?...
Öyle zor ki durduğum noktasında hayat... Ne sandığım kadar güçlü çıktı kalbim, ne de sandığım kadar umursamaz olabildi aklım...
Hep eksik kaldı bir şeyler, hep az. Şımarık dersen eğer bana anlarım, ama bir dinle önce nasıl da sızım sızım sızladığını yüreğimin.
Zaman geçip de gözlerim arar olunca aşina yüzleri, anladım ki paylaştıkça mutluyum ben. Anladım ki tamam olmak için ihtiyacım var delicesine o seslere...
Zaten hep acaba yok muydu aklımın bir köşesinde, hep bir yanım isteksizce yürümedi mi kaçınılmaz sona doğru.
Ne zaman ki heyecanla sağıma soluma baktım anlatmak için, sormak konuşmak için, her yanımı boş gördüğüm o an anladım ben, bir olmaktı nefesime nefes katan. Asıl beraber gülmekti yaşatan...
Şimdi öylesine eksik ki her şey. Benim olanları bırakınca geride, henüz vakit varken henüz burada her şey birken, öyle çok zamanı ıskalıyorum ki uzaklarda. Ya sonra kaçan zamana ağlarsa gözlerim? Yapacak hiçbir şey kalmadığında pişmanlığa teslim olup keşke derse dilim?
Hani hep derim ya, sınırı yok içimdeki duyguların diye, ne yaşıyorsam hep en uçlarda...
Belki de o yüzden cevapsız sorular kafamda, tamamlayamadığım cümleler dilimde...
Her şey öyle kolay ki beraberken, her şey öyle net öyle berrak ki. İnsan tek başına aslında koca bir hiç bu koskoca dünyanın ortasında.
Anlamak için belki de kaybetmek gerekti elinle tuttuğun her şeyi. Uzaktan bakmak, özlemek, kokusunu burnunun ucunda hissedip gözlerini açtığında koca bir boşluğa bakmak gerekti.
Değerini anlamak için seni sarıp sarmalayan o kolların, hayallerine sarılıp beklemek günleri hatta saatleri saymak gerekti.
Şimdi her bir kelime öylesine anlamsız gelirken sana, bir gün olur da kaybedersen yanındakileri, sessizliğini bile özlersen yüzlerin, o zaman anlamlanır dudaklarımdan dökülenler.
Hiç olmayacak sandıklarımız olurken, bitmeyecekmiş gibi gelenler bitip, gitmeyecekmiş gibi gelenler giderken, sen hiç kaybetmeyecekmiş gibi kazandığını sanırken her şeyin var ya da yoktan ibaret olduğunu öyle ya da böyle öğretiyor hayat ve en acımasız dersleri insan hayatın ta kendisinden alıyor aslında.
Olur da bir gün "gitme kal" kelimelerinin yerine sessizliğini sunduğun için pişmanlıkla kıvranırsa bedenin, aynı hataları baştan yapmamak için geç olmadan yakala anı, geç olmadan sarıl yanı başındakilere...
Ders almadan önce, sen ders ver hayata.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder




Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"