Pages

5 Ocak 2013 Cumartesi

Yaşarken*


Sessiz kabullenişler var hayatlarımızda; farkında olmadan olup bitiveren, anlamadan sinsice her bir hücrenize nüfus eden. Sessiz yapılan anlaşmalar var hayatlarımızda; aslında istemeden, çokta ne olup bittiğini bilmediğimiz anlaşmalar. Birilerinin, hayatlarımızda müdahale hakkının doğduğu, o çok şiddetle savunduğumuz özgürlüğümüzün çoktan üzerine basıldığı anlaşmalar...
Sonrasında büyüdükçe büyüyor rahatsızlığı içimizde. Ansızın tepkisizliğimizin içinden doğan tepkilerimiz daha da büyük sonuçlar doğuruyor bu defa. 
Düzeltmeye kalktığımız o anda, teslimiyetimizin altına çoktan imza atmış olduğumuzu anlıyoruz aniden.
Ne gidilecek yol kalıyor bize, ne de söylenecek söz...
Biz değil miydik güle oynaya teslim eden ipleri başkalarının ellerine?
Biz değil miydik istemeye istemeye koşan kapkara bir belirsizliğin içine?
Ne zaman bu kadar vazgeçtik kendimizden? Kaç zaman daha sürecek sahibinin ellerinde oradan oraya sürüklenen bir kukla misali yaşayışımız?
Ve kaç zaman daha böyle pişmanlıkla keşke diyecek dilimiz?
Buna bir dur diyebileceğimiz an var mıydı geçmişte? Hani hiçbir şey olmadan, daha biz vazgeçmemiş, henüz hala evet dememişken teslimiyete. 
Bir an var mıydı, sessiz kabullenişler yerine hayır diyebildiğimiz, istemiyorken kalbimiz söz geçirebildiğimiz dilimize?
Şimdi dönsek o anlara yine aynı sahne canlanır mı geçmişin yapraklarında, yoksa çokça pişman kalbimiz susmayı bilip akla bırakır mı sırasını?
Kalp başka dil başka söylerken anlamalı aslında. Hayır demek isterken tüm benliğinle, biraz kalpsiz kalmak gerek öyle anlarda. 
Belki de biraz da beklentisiz yürümek gerek hayatta. 
Hata üstüne hata yaparken sevgiler üzerine, ilişkiler ve dostluklar üzerine dönüp baktığında yalnızca senin kalbin huzursuzsa eğer çok şey beklemiş olduğundandır belki de. 
Gelen giderken ansızın, seven nefret ederken bir gün, neden diye sormak, bir cevap aramak üstelik de bulacağını ümit etmek olsa olsa bir parça daha zaman kaybın olur hayatta. 
Pişman olma hayal kırıklıklarından, gidenlerin ardından ağlamak yerine, vazgeçenlere isyan etmek, güvenini paramparça edenlere beddualar sıralamak yerine devam et yola; bu defa daha az bekleyerek ve daha az anlam yükleyerek her şeye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder




Minik adamlarım

Yalnız...

Yükseliş*

Huzur

...

Balıkçı

"İstanbul"

"uzağa,daha uzağa..."

"Ufaklık"

"eski..."

"saklı..."

"Huzur"

"çocuk olmak"

"geride kalan..."

"mutluluk"

"bekleyiş"

"nostalji"